“Avludaşlarım, uzun ömürler dilerim hepinize…”
“… Cenazemde ağlayan daha da bir içlensin, kimilerinin kafalarından benim slow motion görüntülerimden oluşan bir slayt gösterisi oluşsun, hatta mümkünse o slayt gösterisi tüm kiliseye falan yansısın. Cenaze dediğin bu işte, full ego bombası. Benim hakkımda bu kadar çetrefilli bir tören yapmak için ölmemi bekleyen şerefsizlerin oluşturduğu bir tören. Zirveye çıktığın gün, öldüğün gün lan, iğrenç bir şey.”
Bu cümleleri Ekşi Sözlük’teki ‘Kendi cenazesini hayal etmek‘ başlığı altında ‘Ml in neverland’ yazmış. Bir insan neden kendi cenazesini hayal eder? Kendi ölümümüze magazinsel açıdan bakacak olursak; işin özü ne kadar seviliyoruz termometresinin sonucunu görmek için herhalde. Bu hayali kuran başka biri var mı diye masadaki arkadaşlarıma sordum; üçü evet (kadın), ikisi hayır (erkek) dedi.
Cenazelere katılmak bir sevgi gösterisi, bir veda ise böyle çetrefilli bir tören hazırlamak için neden ölmemi bekliyorlar? Ömrüm boyunca bilmem kaç kere kutladığım doğum günleri ya da maaşların yattığı aybaşları veya ayın sonu torbaya mı girdi? Hem ben şu kısacık hayatımda adıma yapılmış bu en büyük “kutlamayı” göremeyeceksem, ben yoksam, herkesin orada olmasının ne anlamı var? FOMO’nun (Fear of Missing Out)allahını yaşarım.
Peki, ben neden internette durduk yere böyle depresif sayılabilecek ‘Kendi cenazesini hayal etmek‘ başlığını arattım? Sebebi 24 Mart 2022’de kaybettiğimiz ve bugün onsuz ilk yılımızın ilk gününü geçirdiğimiz gazeteci Aydın Engin ve onun cenazesi sırasında/ sonrasında söyledikleriyle beni bu başlığa iten yoldaşı, arkadaşı, eşi Oya Baydar.
Oya Baydar
Oya Baydar ne demişti?
“Arzusuna ve tarzına uygun olarak hiçbir tören yapmamayı, kaybımızı her şey olup bittikten sonra duyurmayı kararlaştırmıştık oğlumla. Nereye, hangi saatte defnedileceği sosyal medya üzerinden yaygınlaşınca mütevazı mezarlık bir anda dolup taştı.
Aydın’ın insanlara ne kadar dokunmuş olduğunu, ne kadar sevildiğini, orada mezarlıkta ve asıl sonrasında yazılan çizilenlerle, binlerce mesaj, telefon, sosyal medya paylaşımı, radyo, televizyon, internet sitesi, vb. programlarındaki anmalarla fark ettim ve şaşırdım. Oğlumuz ise şaşırdığıma şaşırdı.
Eğer bütün bunlar bir şaka olsaydı bizim evde şöyle bir konuşma olurdu: ‘Sen neymişsin be Abi! Ben mi farkına varmamışım’ ya da ‘Yine tavlamışsın insanları, bir de bana sorsalar’ derdim. ‘Gördün işte, kocanın kıymetini bil’ diye cevap verirdi.
Töreni, önde görülmeyi, iltifatları sevmezdi ama sevgi görmeyi severdi. O sevgi dolu ilgiye kavuştuğunu kendisinin de hissetmesini isterdim.”
Ardından…
Töreni, önde görülmeyi sevmeyebiliriz ama Oya Baydar’ın da Aydın Abi için dediği gibi; çoğumuz severiz sevgi görmeyi. Hayattan kaybolduktan sonra arkanızdan yazılan ‘Ardından…’ yazılarını ‘Önünden…’ görebilmeyi istemez miydiniz? Ben isterdim.
Aydın Abi ile toplamda üç ya da dört kere oturmuştuk; hatta bir fotoğrafımızın olmasını bile başarmışım… Onu bu kadar ani kaybetmenin üzüntüsü bir yana, bu cenazede beni mutlu eden ve meraka düşürenler oldu. Mutlu eden; sahiden ne kadar çok sevildiğiydi. Merak ettirense şu oldu; Aydın Abi bu sevgiyi yaşarken de hissetti mi? Umarım…
Aydın Abi ve ben, Yakup 2’de (Ekim 2021)
Benim arada sorduğum bazı “lüzumsuz” sorularım vardır masalarda; genelde sohbetten sıkıldığımda ya da işime gelmeyen konular konuşulduğunda hava biraz değişsin diye yaparım.
5 milyon dolar verseler sevgilini terk eder misin?
Tek şansın var; ya evcil hayvanın ölecek ya sen, kimi seçersin?
İkinci soruya hiç düşünmeden “Tanrılar dökülecek bir kan istiyorsa ve söz konusu benim hayatımsa, evcil hayvanımı kendi ellerimle o sunağa ben bırakabilirim” derim. Bu cevabı sert bulanlar olabilir ama ölüm ve yaşam söz konusu olduğunda en ilkel duygular su yüzüne çıkar, üzgünüm.
Ve benim yakın planlarım arasında ölmek yok. Yine de Aydın Abi’nin ardından gelen sevgi selini düşünerek, oturdum kendi cenazemi hayal ettim. Sahiden slow motion akıyor her şey. Sahiden benim bile unuttuğum anıları anlatıyor arkadaşlarım birbirlerine, şakalaşıyorlar, gülüyorlar, beni ne kadar çok sevdiklerini anlatıyorlar, arada gözlerden düşen birkaç damla…
E be güzel kardeşim ben yaşarken neredeydin! Neyse, sonra bir mekânda (Asmalımescit’teki Yakup 2 olur herhalde) adıma kadeh kaldırıp birer bardak içki içiyorlar… Sonra onlar başını yastığa koyarken, ben mezarın içinde niye bana bunları önceden söylemediler diye sinirden köpürüyorum.
Cenaze provası
Kendi cenazesini hayal etmekle kalmayıp bunun hakkını vererek iki kere provasını yapan ve bir kere ölen kişi, Birleşik Krallık’ın -70,5 yıllık saltanatı ile taht rekoru kıran- kraliçesi II. Elizabeth‘ti… 2018 Temmuz ve 2021 Kasım ayında cenaze provaları yapılmış, 8 Eylül 2022’de 96 yaşında hayatını kaybetmişti.
Velhasıl; ölüm uzun hayat kısa. Başta Oya Baydar ve oğulları Ekim Engin olmak üzere Aydın Abi’nin tüm sevenlerine tekrar baş sağlığı diliyor ve Nâzım Hikmet‘in ‘Cenaze Merasimim’ isimli şiirinin son dizesinde de dediği gibi: Avludaşlarım, uzun ömürler diliyorum hepinize…
“Bizim avludan mı kalkacak cenazem?
Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan?
Asansöre sığmaz tabut,
merdivenler daracık
Belki avluda dizboyu güneş ve güvercinler olacak,
belki kar yağacak çocuk çığlıklarıyla dolu,
belki ıslak asfaltıyla yağmur.
Ve avluda çöp bidonları duracak her zamanki gibi.
Kamyona, yerli gelenekle, yüzüm açık yükleneceksem,
bir şey damlayabilir alnıma bir güvercinden; uğurdur.
Bando gelse de, gelmese de çocuklar gelecek yanıma,
meraklıdır ölülere çocuklar.
Bakacak arkamdan mutfak penceremiz.
Balkonumuz geçirecek beni çamaşırlarıyla.
Ben bu avluda bahtiyar yaşadım bilemediğiniz kadar.
Avludaşlarım, uzun ömürler dilerim hepinize…”