Ölüler dirilerden çalacak, saygın adamları korku basacak; sonra da bize söz yine bahar gelecek

Desen: Selçuk Demirel

Benim 2023 seçimleri kampanyamın resmi şarkısı budur…

Arım Balım Peteğim, Ölürüm Türkiyem, Milliyetçi Zühtü, Müjdeler Olsun Refah Geliyor, Ak Güvercin Geliyor, Türkeş Geliyor, Lider Geliyor, Gel Gel Gel, Gel Ha Böyle, Refah’ın Vakti Geldi, Hadi Bakalım Kolay Gelsin…

 Yukarıda saydıklarım, geçmiş seçimlerin kampanyalarında kullanılan şarkıların bazıları… Örneklerde görüleceği üzere Türkiye’de çoğunlukla ‘geliyor gelmekte olan…’ mesajı veren kampanya müzikalleri seçimlerde epeyce kullanılmış. Bu, seçimlere renk katan bir unsur olabileceği gibi zaman zaman baş ağrıtan bir gürültüye de dönüşebiliyordu geçmişte.

Sayısı ne kadar azalmış olsa da naif sesiyle ‘Ayygazz’ diye sokak arasında salınan tüpçü kamyonundan çıkan hanımefendinin sesine tahammülü olmayan, komşusunun açtığı müziğe duvara vurarak ritim tutan bir mahalle-kent kültüründe yaşadığımız bu dönemde artık dev hoparlörlerle gezen seçim araçlarına pek rastlamıyoruz.

Peki ilk nereden çıktı bu müzikli seçim çalışmaları?

Birçok kaynakta, şarkıları modern anlamda bir propaganda aracı olarak Türkiye’de ilk kez kullananın, 1965 seçimlerinde 14 sandalyeyle (seçimlere TİP listelerinden bağımsız katılan Çetin Altan‘la birlikte 15) giren Türkiye İşçi Partisi olduğu belirtiliyor. İnanmayan, müzikli Türkiye tarihi konusunda çalışmalarıyla bilinen müzik yazarı Murat Meriç‘e sorabilir.

Sözlerini Erdem Buri‘nin yazdığı ve Tülay German‘ın seslendirdiği bu yumuşacık şarkının eşliğinde 1965 yılında sol / sosyalist söylemle kampanya yapan Türkiye İşçi Partisi sürpriz olarak değerlendirilen bir başarıyla Meclis’e girmeyi başardı. 2023 yılında ise TİP, Erkan Baş‘ın bıyıkları, Mehmet Aslantuğ‘un ‘Sıcak Saatler’deki karizması ve İrfan Değirmenci‘nin Halk TV fanları gibi başlıklarla da kamuoyu gündeminde.

1965 yılında TİP’in seçim müziği olan ‘Yarının Şarkısı’ şu sözlerden oluşuyor:

Bir şarkı olmalı / Özlemi söyleyen / Bu koyu günlerden / Yarına ses veren / Bir sevgi olmalı / Senden de yükselen / Sonra benimle bir / Yarına yön veren / Bir umut olmalı / Gözlerinde senin / Gözlerimde benim / Yarına erişen / Bir yarın olmalı / Başka türlü bir şey / Bir aydın, bir güzel / Yarına varmalı.”

Peki bu yıl hiç seçim şarkısı duyacak mıyız? En azından AKP tarafından değil. Zira AKP Genel Başkanı, 12. Cumhurbaşkanı ve 13. Cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan bu seçimde kendi partisi için “bütün müzikleri yasakladı.”

Anayasa’daki “iki kez seçilme” hükmüne rağmen üçüncü kez adaylığı hâlâ büyük bir tartışmaya konu olan Erdoğan 10 Mart tarihinde yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Bu seçimde Cumhur İttifakı olarak kendimize hazırladığımız bütün müzikleri yasaklıyoruz. Müziksiz bir kampanya olacak. Bir kez daha altını çizerek söylüyorum; Türkiye 6 Şubat depremlerinin yol açtığı yıkımları ortadan tamamen kaldırmadan geleceğine güvenle bakamaz. Seçime katılan cumhurbaşkanı adayları, ittifaklar ve siyaset partileri olarak attığımız her adımda bu hakikate bağlı kalmalıyız. 14 Mayıs süreci kısır siyaset çekişmelerin mecrası haline dönüştürülürse bunu başaramayız. Önce depremzede vatandaşlarımız sonra 85 milyonun vebaline gireriz. ‘Türkiye için hemen şimdi’ diyerek 14 Mayıs’ı 6 Şubat izlerini silecek hayırlı bir yarışa davet ediyoruz. Tüm partilerden bu samimi çağrımıza yanıt bekliyoruz.”

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise bir seçim şarkısı olarak dile getirmese de 27 Mart tarihinde soft bir tercih yaparak ‘Sana söz yine baharlar gelecek’ reklam filmiyle gündem oldu. Bu şarkı meydanlarda ne kadar yankılanacak, bilemiyoruz. Konuyla ilgili henüz resmi bir açıklama olmadı. Ramazan ayından sonra belki bir netlik kazanır.

Cumhurbaşkanımızın kendi partisine koyduğu müzik yasağı, aklıma 2007 yapımı Persepolis isimli animasyon filmindeki bir sahneyi getirdi. Bilmeyenler için tek cümlelik bir özet geçeyim; film, 1979 İran İslam Devrimi sürecinde büyüyen küçük bir kızın hayatını aktarıyor.

İran’da Batı’ya dair hemen her şeyin yasaklandığı dönemde -müzik de buna dahil- ana karakterimiz göğsüne iliştirdiği Micheal Jackson rozeti ve sırtında ‘Punk is not ded’ –evet dead değil, ded- yazan montuyla sokakta kara borsada satılan bir Iron Maiden kaseti alıyor.

Ancak akabinde -16 Eylül 2022’nin İran’ında üç gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybeden Masha Amini‘nin büyük anneleri olacak yaştaki- ‘kadın ahlak polisleri’ tarafından durduruluyor. Hemen ayak üstü birkaç yalan söylüyor ve henüz küçük bir kız çocuğu olduğu için ahlak polislerinin nasıl oluyorsa vicdanına dokunarak ellerinden kurtulmayı başarıyor.

Sonrasında eve gidip Iron Maiden kasetini teybine iliştiriyor ve o yasaklı şarkıları son ses ‘alayına isyan’ dans hareketleri eşliğinde dinliyor.

Not: Aşağıdaki videoyu izeleyen Iron Maiden fanları “Yalnız ben hiç böyle bir o Iron Maiden şarkısı duymadım” diyorsa haklılar. Zira, filmin yönetmeni Maiden’ın, şarkılarını filmde kullanmak için çok fazla para istediğini söylüyor… Film çok düşük bütçeli olduğu için film yapımcıları telif hakları parasını ödemeyi göze alamadılar ve bu yüzden kendi şarkılarını yarattılar. Buna da inanmayan şarkı çalarken Shazam uygulamasını kullanabilir.

Söz konusu sahneyi aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz…

Filmi daha önce izlemeyenler ya da tekrar göz atmak isteyenler Persepolis’e şu sıralar MUBI’den ulaşabilir. Animasyon deyip geçmeyin…

Aklıma bu sahneyi Cumhurbaşkanımızın 14 Mayıs seçimlerine ilişkin müzik yasağı kararının getirdiğini söylemiştik. AKP kampanyası için ilan edilen müzik yasağının nedeni, 6 Şubat’ın şafağı henüz sökmemiş o korkunç sabahında hayatını kaybeden -şimdilik- 50 bin 399 vatandaşımıza ve acı içindeki yakınlarına saygının gereği olarak duyuruldu. Tamam, kabul. Meydanlarda şarkılar çalmasın.

Ama benim bu seçime kadar İran İslam Devrimi sürecinde olduğu gibi gizlice evlerde dinlenen şarkılar listesine bir önerim var. Persepolis filminde olduğu gibi evlere çekildiğimizde airpod’ların kulağa takılması suretiyle, Spotify’da döndüre döndüre tekrar dinleyeceğimiz bir şarkı…

2018 yılında –sebebini hatırlamadığım müphem bir sebepten dolayı- Laleli’den dünyaya kadar açılmasa da Karaköy Tünel’den İstiklal’e aktarma yapmamı sağlayacak tramvayın Karaköy durağında indim. Londra metrosundan sonra dünyanın en eski ikinci, Türkiye’nin ise ilki olan yer altı toplu taşımasına ulaşmak üzereyken, tünel binasının tepesindeki bir graffitiyi gördüm. Duvarda şu yazıyordu: Ölüler Dirilerden Çalacak!

Durduk yere tüyler ürperten ama tokat gibi de çarpan bir şeye rastlamıştım. Karaköy’ün en görünen yerine dev gibi yazılan bu sözü hangi deli söylemişti? Bu kadar karanlık bir söz yasaklanmalı! Notumu aldım, mutlaka bakacağım…

Yıl 2023, Şubat… Bir deprem oldu ve biz T24 ekibi olarak haber aktarmak için deprem bölgesine gittik. Yıkıntılar arasında geçirdiğim vakitte 2018’de notunu alıp sonrasında kaynağının ne olduğu araştırmadığım o söz gözümün önüne geliyor ve çığlık atarak içimden dışarı çıkmak istiyordu.

Ölüler dirilerden çalacak, ölüler dirilerden çalacak, ölüler dirilerden, ölüler, ölü, 10 bin ölü, 20 bin ölü, 30 bin ölü, 40 bin ölü, 50 bin ölü, 50 bin 399 ölü…

İstanbul’a döndüm. Ve nihayet Google’ın büyük nimetlerinden faydalanmaya karar verdim. Karaköy Tünel binasındaki o karanlık laf peşimi bırakmadı. Tarayıcıyı aç, Google’ı aç, arama kutusuna ‘Ölüler dirilerden çalacak‘ yaz ve tıkla…

2018’de not aldığım ve Hatay’daki bir enkazın başında zihnimde tekrar yürürlüğe giren bu cümle aslında bir şarkının ismiymiş. Yaşdaşım olduğunu öğrendiğim ve mahlası Gazapizm olan rapçi Anıl Acar, ‘Ölüler Dirilerden Çalacak‘ isimli bir şarkı yapmış, üstelik YouTube’da 59 milyon izlenmiş.

“Ölüler dirilerden çalacak
Hakkında değil fazlasında gözü var
Var mızmızlar dımdızlak kalacaklar
Saygın adamları korku basacak”

 Airpod’umu takıyorum…

Bugün ses tellerime kan dolmuş ah
 Demek alnımıza yazılan buymuş ah
 Ayık ol kazılan mezarlar çoklu
Bu hesabın adı gasp konmuş
Hayat kimleri yormuş?
Vip mekânlar private partiler
Krallar gibiyken zaman didaktik ilerler
Bir gecede ortak gibiyiz
Sinirliyiz ve de hortlak gibiyiz
Hep Miami hep Alpler’desiniz
Jetleriniz helikopterleriniz…”

Tarayıcını aç, Twitter’a gir, arama kutusuna ‘Ölüler dirilerden çalacak‘ yaz ve tıkla…

Depremle birlikte hafızamın bulanık suyunun üzerine çıkan bu lafı 6 Şubat ile bağdaştıran bir tek ben değilmişim. Yalnız değilim! Airpod’umun ses düzeyini en sona getiriyorum. Yalnız değilim!

“Örtbas ettiğiniz katalog suçlar
Bu puştlar bizi aklı yok sanacak
Cinneti bastırmaz karnı tok kalmak geri bas
Salyası akar sürekli şehveti yoksuldan sağlar
En başta ağlar, en başta kaçar…
Çünkü kayıptan korkar

Bilmezler ne yazık en dipte yaşamak kaygıyı saklar
Statü yalnızca gökdelenlerde saygıyı sağlar
 Sokakta çöpsünüz çöplükte yanan şu yangını harlar…”

Anıl Acar şarkının sözlerini hangi motivasyonla yazdı bilmiyorum ama öğrenmek istiyorum. 2018’de çıkmış bu şarkı için yeterince geç kalmıştım zaten. Bir söyleşi yapmak istiyorum kendisiyle. “Çok fazla röportaj kabul etmiyor, eğer kabul edilmezse yanlış anlamayın lütfen” diyor görüştüğüm kişi samimiyetle. Haklı, çok fazla konuşmamış. O sırada 31 Mart’ta gerçekleşen ve tüm gelirleri depremzedelere gidecek olan bir konsere çalıştığı için röportajı kabul edemeyeceği yanıtı geliyor menajerinden. Olsun diyorum, ben yine de yazacağım, bilginiz olsun.

Gazapizm

2018’de kabul ettiği röportajlardan biri olarak Hürriyet’ten Eray Timur‘a bu şarkı için şöyle demiş:

“Birileri aşırı zengin ve birileri aşırı yoksul. Burada bir adaletsizlik söz konusu. Ama biz bugün eşitlenirsek burada da bir eşitlenme söz konusu değil. Çünkü benim çok yoksul yaşadığım bir 20 sene ve senin çok zengin yaşadığın bir 20 sene var. Bu şekilde adalet sağlanmış olmuyor benim için. En azından bir 20 sene senin çok yoksul, benim çok zengin yaşamam lazım. Artık burada çalmak gerek. O yüzden ölüler dirilerden çalacak.”

Gazapizm bu şarkı sözlerini hangi sebepten yazmış olursa olsun benim için 2023 resmi seçim şarkısı budur.

“Ölüler dirilerden çalacak

Silahını al, silahını al!”

Elimizdeki tek silah oy pusulalarına basılacak mühürler. 14 Mayıs’ta, depremde ölen on binlerce insanımız ve elimizde kalan dirilerimizle tek silahımız olan mühürü doğru yere basarken benim aklımdan geçecek tek cümle bu olacak.